Güneş sistemleri

Güneş sistemleri; ‘hidrojen âlemi’ndeki ‘galaksiler’ içinde yer alan; her biri, güneş denilen bir çekirdek küresinden ve etrafında, ‘varlık’ların ‘inkişaf’ ihtiyaçlarını karşılamak üzere en basitinden en ileri olanına kadar derecelenmiş, tertiplenmiş halde dolanan madde cüzlerinden (kürelerden) oluşan; her biri kendine mahsus bir ‘manyetik alan’ sentezine sahip bulunan; ‘vazife plânı’nın kudretli varlıkları tarafından sevk ve idare edilen sistemlerdir. (260, 261, 262, 295, 296)

Güneş sistemlerinin kâinattaki ve hidrojen âlemindeki yeri

Kâinat, yani ‘madde kâinatı’mız bir bütündür. (11) Bu bütün; dünyalar, sistemler, ‘âlemler’ denilen, birbirlerinden farklı birtakım cüzlerden oluşmaktadır ki, bu âlemlerden biri de, tüm küreleri, güneş sistemleri ve galaksileriyle, insanlar tarafından görülen, makrometrik olduğu kadar mikrometrik olarak da muazzam bir âlem olan hidrojen âlemimizdir. (11, 260) İnsanlar madde kâinatı denilince yalnızca gördükleri, mensup bulundukları, içinde yaşadıkları bu âlemi anlar, onu kâinat olarak kabul ederler. (260) Oysa bu âlem, onlar için ne kadar sonsuz görünürse de, madde cevherinin sonsuz inkişaf safhalarını içeren kâinatın (madde kâinatının), sadece hidrojen atomu (İlk hidrojen atomu) imkânlarıyla sınırlı, belirli ve küçük bir kısmından ibarettir. (260)

Hidrojen âlemi içinde, insanlar tarafından ‘madde’ diye nitelendirilen ve kendilerine mahsus zaman ve mekân mekanizmalarına tâbi olan bütün cisimler, oluşlar ve realiteler bir araya gelerek birtakım topluluklar meydana getirirler ki, bu topluluklar arasında sayısız miktarda galaksiler vardır. (260) Hidrojen âleminin inkişaf ortamlarını oluşturan bu sayısız galaksinin içinde de milyarlar ve milyarlarca güneş sistemi bulunur. (261, 260) Bu sistemler bir çekirdek etrafında dönen, o çekirdekle bir bütün oluşturan çeşitli madde cüzlerinden, yani gezegenlerden kuruludur. (260-261) Bu sistemlerden bir tanesinin gezegenlerinden biri de Dünya’dır. (261)

Yüksek bir varlığın güneş sistemini idaresi ile bir insan varlığının bedeni idaresi arasındaki benzerlik

Bir insan varlığı üst varlıkların yardımıyla bir beden kurar, o bedenden istifade ettiği sürece onu kullanır, bunun için de ‘beyin’ vasıtasıyla o bedenin bütün cüzlerine hâkim olur ve böylece maddi ihtiyaçlarını o beden kanalından sağlar. (187) Bu bakımdan, henüz bir insan bedenini idare edebilecek durumda bulunan bir varlığın bu bedeni kullanmasıyla, madde ve varlık topluluklarından meydana gelmiş büyük bir güneş sistemini idare eden bir varlığın bu sistemi sevk ve idare etmesi arasında esas itibariyle fark yoktur. (187) İkisi arası ndaki fark, sadece tekâmül, kapsam genişliği ve komplekslik farklarıdır. (187) Dolayısıyla bir insan varlığının bir bedene olan ‘tesirler’i hangi mânâları taşıyorsa, sözkonusu vazifeli varlığın o güneş sistemine olan tesirleri de aynı mânâları, fakat daha kapsamlı ve daha kompleks olarak taşımaktadır. (187)

Güneş sistemleri kürelerinde bedenlenenlerin tekâmülü

Kâinatta mevcut bulunan dünyaların her birinde madde şartları doğal olarak değişiktir. (147) Bedenliler ise daima üzerinde bulundukları kürenin madde şartlarının birer derecelenmiş formasyon hâlidir ve her birinin kendisine mahsus bir ‘manyetik alan’ı vardır. (147)

Varlık’ların dünyalara inmeleri, o dünyaların maddeleri içinde kendilerine lüzumlu olan malzemelerle karşılaşıp onlardan yararlanabilmeleri içindir. (179) Bir güneş sistemindeki bir küreye inen varlıklar da, Dünya’da olduğu gibi, o kürenin maddelerinden kendilerine ‘beden’ler yapıp onlara bağlanmak suretiyle, onları o küredeki hayatları boyunca kullanırlar. (262) Her güneş sisteminin güneş ve gezegenleri, o sistem içinde yetişmek üzere bulunan varlıkların en basitinden en ileri olanına kadar, hepsinin ihtiyaçlarını tatmin edici tarzda derecelenmiş ve tertiplenmiştir. (262) Dolayısıyla bir sistemin her gezegeninin fonksiyonu; varlıkları, o sistemde bulunan, kendisinden bir üst derecedeki bir diğer gezegenin daha üstün imkânlarına hazırlamaktır. (262)

Bir güneş sisteminin herhangi bir küresinde, o kürenin şartlarına uygun bir bedende doğmuş her varlık, bulunduğu kürede sayısız bedenlenme geçire geçire inkişaf edip, sistemin daha üst kürelerine atlar; o kürelerde de tekâmül ihtiyaçlarına göre, sayısız ‘bedenlenme’ler geçirip sistemin çeşitli kürelerine atlaya atlaya, sonunda bu madde âleminin (hidrojen âleminin) son basamağına erişmiş bulunur ki, bu son basamak bizim Güneş Sistemi’mizde insan, diğer sistemlerde ise insana denk, eşdeğerli inkişaf mertebesinde bulunan bedenlerden biridir. (58, 262, 261) Yani sistemimizde en ileri küre Dünya’dır ve onun en ileri inkişaf mertebesindeki bedenli varlığı da insandır. (262)

İşte Güneş Sistemi’mizdeki bedenli bir varlık da, sistemimizin bir sürü gezegeninde, o gezegenlerin şart ve durumlarına uygun, fakat Dünya’mızdakilere nazaran daha basit, daha ilkel kalan madde komplekslerinde sayısız bedenlenme geçire geçire nihayet sistemimizin, inkişaf mertebesi en ileri bedeni olan insan bedenini kurmak liyakatine ulaşır ki, sistemimizde yalnızca Dünya’da bulunan insan basamağından önceki son basamak, sistemimizin diğer gezegenlerindeki ‘insan-altı kademeleri’dir. (60, 290, 291, 165, 257, 307, 308) Güneş Sistemimizin tüm diğer gezegenlerindeki bedenli varlıklar Dünya’mızdakilerden daha basit ve geri durumdadırlar. (262) Bir varlık, bir güneş sisteminde hidrojen âleminin son basamağını tamamladığında, yani varlık Güneş Sistemi’mizde ise Dünya’daki insan basamağını veya başka bir sistemde ise o sistemin insana denk inkişaf mertebesindeki beden basamağını tamamladığında hidrojen âlemini bitirmiş, üst âleme liyakat kazanmış duruma gelir. (263, 58)

Güneş sistemimizdeki kürelerin gelişmişlik dereceleri ve Dünya’nın önemi

Madde kombinezonlarının (Madde kombinezonu) sayısız kürelerde sayısız şekil ve dereceleri vardır ve madde kombinezonları bakımından kürelerin sunduğu imkân zenginlikleri ruhların tekâmüllerine yarayan malzemelerdir ki, özellikle Dünya gezegeni, hidrojen âleminin madde teşekkülatı en zengin kürelerinden biridir. (92) Güneş Sistemi’mizin tüm küreleri arasında inkişaf malzemesi en bol olanlardan biri Dünya’dır. (179) Dünya’mızın atomu, âlemimiz-üstü yarı-süptil bir âlemin ana maddesi olan yüksek enerjileri çıkarabilecek kadar ileri inkişaflar kaydetmektedir. (58) Dolayısıyla Dünya’mız şimdiye kadar zannedildiği veya düşünüldüğü gibi, geri bir dünya olmayıp maddi inkişafı bakımından; gezegenleriyle, güneşleriyle, küreleriyle, sistemleriyle ve galaksileriyle, tüm hidrojen âleminin en inkişaf etmiş ve en ileri madde oluşumlarına sahip kürelerinden biridir. (58) Nitekim, tekâmülleri dünyanın inkişafı ile paralel giden ruhların kullandıkları insan bedenleri de, bu muazzam astronomik âlemin (hidrojen âleminin) en ileri ve en inkişaf etmiş varlıklarından (bedenlerinden) biridir. (58-59)

Hidrojen safhası idrakine bağlı bir gözle bakıldığında, Dünya bu âlemin muazzam madde mevcudiyeti içinde bir nokta kadar kıymete sahip değilmiş gibi görülmekle birlikte, hakikatte, hidrojen âlemi içinde hiç de göründüğü kadar küçük ve önemsiz değildir. (261) Dünya, hidrojen safhası denilen bu çok uzun safhanın, diğer deyişle, yarı idrakli (Otomatizma) olarak tamamlanan bu madde âleminin en son duraklarından biridir. (261) Bu muazzam ve sonsuz âlemin, kendisinden daha sonsuz yüksek ‘vazife’ ve ‘organizasyon’ âlemlerine açılan kapılarından bir tanesi de Dünyadaki insanlık mertebelerinde bulunur. (261)

Üstte belirtildiği gibi, Güneş Sistemi’mizin en ileri küresi Dünya ve inkişaf mertebesi en ileri bedenli varlığı da Dünya’daki insandır. (262, 263) Zannedildiği gibi Mars’ta veya sistemin diğer gezegenlerinde veya Güneş’inde Dünya’dakinden daha ileri bedenli varlıklar yoktur. (263) Hakikaten Güneş Sistemi’mizin ileri gezegenlerinden biri de Mars olmakla birlikte, oradaki bedenli varlıklar Dünya’dakiler kadar ileri değildir. (263) İnsan-altı kademeleri. Sistemimizin en geri gezegenlerinden biri Plüton’dur. (263) Bu gezegenin en ileri varlığı ise, Dünya’mızın en geri varlığı olan “küf”ten de daha geridir. (263)

Güneş de sistemin geri bir küresidir. (263) Bir sistemin gezegenleri zannedildiği gibi, o sistemin güneşinden koparak ayrılmış parçalar değildir. (261) Bunlar, o sistemin mensup bulunduğu galaksinin içinde ayrı ayrı –aşağıdaki bölümde belirtilen mekanizmalarla– oluşmuşlardır. (261) Dolayısıyla bir sistem içinde güneşe ayrıcalık vererek onu bir tarafa, gezegenleri diğer tarafa ayırmak doğru değildir. (261) Güneşin inkişaf derecesi sistemdeki kürelerin inkişaf derecelerinden üstün olmayıp, birçoğunun altındadır. (261)

Sonuç olarak, Güneş Sistemi’mizde, hidrojen âleminin inkişaf merhalelerini tamamlayıp, bu sistemden diplomasını alarak üst âleme terfi edecek varlıkların toplandıkları yer, Dünya’dır. (263) Dünya denilen okuldan mezun olan varlıklar da hidrojen âlemini bitirmiş, üst âleme liyakat kazanmış olurlar. (263) Dünya gezegeni, Dünya Okulu. Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi, kâinatın üstün vazife âlemine, hidrojen âleminin sayısız galaksisinin, milyarlarca sisteminin, milyarlarca ileri küresinden, sürekli olarak milyarlarca varlık geçmektedir. ( 263)

Kozmozdaki ilk maddeler ya da güneş sistemlerinin, galaksilerin ve tüm kozmik cisimlerin görünmeyen ana maddesi

Kaba maddede meydana gelmesi gereken formasyon, deformasyon ve transformasyonlar esasî tesirlerce (aslî tesirlerin ikinci grubu) sağlanır. (64) ‘Aslî Prensip’ten kaba maddeleri, madde oluşumlarını lüzumlu formlara sokmak için çıkan bu kudretler, kâinat dışından önce Ünite’ye iner ve oradan da ‘âlemler’i, küreleri, varlıkları ve maddeleri tekâmül icaplarına göre hazırlamak ve yürütmek üzere, ‘tesirler’ hâlinde kâinatın bütün cüzlerine ve bütününe dağıtılır ve pay edilirler. (64) Esasî tesirler, herhangi bir madde ortamında, o ortamın cüzlerini bir nokta etrafında toplayarak bir çekirdek kurmak ve onun etrafına diğer cüzleri çekip madde teşekküllerini meydana getirmek suretiyle, maddelerin, cisimlerin, kürelerin, sistemlerin, ‘galaksiler’in ve âlemlerin vücuda gelmesini sağlarlar. (64)

Aslî tesirler’ce karanlık ortamda (amorf ortamda) meydana getirilen çekirdek (İlk hidrojen atomu), en basit hâldeki ilkel hidrojen atomudur. (12, 44, 45) Bu ilk hidrojen atomları birbirine zıt, fakat denge hâlinde bulunan ikişer unsurdan ibaret olup, âlemimizin en basit hâllerdeki aslî maddelerini teşkil etmektedirler. (42) İlk hidrojen atomlarından oluşan bu sahalar, astronomik âlemin bütün cisimlerini, kürelerini ve güneş sistemlerini teşkil eden sayısız galaksi (Galaksiler) sahalarının ilk durumlarını meydana getirirler. (42) Hidrojen âlemimizi, yani astronomik vasıtalarımızla gözlemleyebildiğimiz güneş sistemlerinin, galaksilerin ve bütün astronomik cisimlerin ana maddesini, işte insanların henüz tanımadıkları hidrojen atomunun bu ilk çekirdek, nüve hâli teşkil eder. (54) Dünyamızın ve küreleriyle, sistemleriyle, galaksileriyle, bütün astronomik âlemimizin madde hâl ve şekilleri, bu hidrojen atomunun inkişaf etmiş durumlarının çeşitli kombinezonlarından meydana gelmiştir. (10)

Aslî tesirler o karanlık ortamda ilk çekirdeği ya da ilkel hidrojen atomunu teşkil ettikten (şekillendirdikten, oluşturduktan) sonra, zamanla, onun etrafına diğer cüzleri de toplayarak gittikçe daha kompleks ve daha inkişaf etmiş durumları meydana getirirler. (44, 12) Hidrojen âleminin en küçük cüzlerinden en büyük sistemlerine kadar bütün küre ve oluşumları (yani kozmik cisimler dediklerimiz) bu şekilde meydana gelir. (44)

Hidrojen âleminde vazifelilerce ya da tâli tesirlerce cisimlerin kurulması ve dağıtılması

Aslî tesirler’in hâkimiyeti altında kurulan ilk hidrojen atomuna, en son inkişaf kademelerine kadar (varlık hâline gelinceye kadar) yalnızca aslî tesirler gelir, ‘tâli tesirler’ gelmez. (45) Atomun bünyesine tâli tesirler müdahale edemez; o tümüyle esasî tesirlerin (aslî tesirlerin maddelere ait olanlarının) hakimiyeti altındadır. (46)

Ancak, hidrojen atomunun türlü çeşitlerinin bir araya gelerek türlü cisimleri meydana getirmesi, varlıkların inkişafları için lüzumludur: (45)

İşte insanlarca “cisimler” diye tanınmış olan, atomun bu kompozisyon ve kombinezonlarına ise –yine ‘Ünite’nin yüksek kontrolü altında– vazifeli varlıklardan tâli tesirler gelir; bu tesirler bu cisimlerde çeşitli formasyon, deformasyon ve transformasyonlar yaparlar. (45) Dolayısıyla bu kompozisyonlara artık atomlara olduğu gibi doğrudan doğ-ruya esasî tesirler inmezler; onların yerine tâli tesirler kaim (geçerli, var) olur, kuşkusuz bunlar da daima aslî tesirlerin kontrolü altındadır. (45) Yani atom elementlerinin her türlü kompozisyonları vazifelilerden gelen tâli tesirler ile –bulundukları tekâmül derecelerine göre, büyük veya küçük çapta– kurulup dağıtılır. (46)

Böylece hidrojen âleminde tatbikatta bulunan ruhlara tekâmül imkânları hazırlamak için, vazifeli varlıklardan gelen tâli tesirlerle, hidrojen atomunun çeşitli ‘elementler’inden sonsuz kombinezonlar kurulur, sayısız cisimler meydana getirilir. (46) Bu cisimlerin sonsuz varyeteler içinde bir araya getirilmesi ve dağıtılması suretiyle, çeşitli formasyonlar meydana getirilerek, büyük ve küçük cisimler, madde kompozisyonları, bedenler, dünyaları dolduran türlü maddeler, nihayet dünyalar ve sistemler kurulur. (46) Bütün bunlar Ünite’den süzülen aslî tesirlerin ışığı altında, her kademede bulunan vazifeli varlıkların gönderdikleri sayısız tâli tesirlerle yapılır. (46)

Güneş sistemindeki kürelerin manyetik alanları

Nerede madde varsa orada bir ‘manyetik alan’ vardır. (48) Böylece bir atomun manyetik alanı olduğu gibi, atomun bütün inkişaf safhalarının da, yani elementlerin de ve bu elementlerden yapılmış cisimlerin, dünyaların, güneş sistemlerinin de ve ayrıca, ‘galaksiler’in, ‘âlemler’in ve ‘varlık’ların da birbirlerine nazaran daha kapsamlı, daha kompleks manyetik alan sentezleri vardır. (48) Güneş sistemlerinin ve galaksilerin manyetik alan sentezleri doğal olarak bir dünyanın manyetik alan sentezinden daha komplekstir. (49)

Her güneş sisteminde çeşitli küreler (güneş, gezegenler, uydular vs.) mevcuttur. (261) Galaksileri dolduran milyarlarca güneş sisteminin her biri, güneş denilen bir çekirdekle, onun etrafında dönen gezegenlerden, yani o sistemin madde cüzlerinden oluşmuştur. (295, 261) Böyle bir sistem içinde, her kürenin etrafında kendisine mahsus bir manyetik alanı mevcuttur. (295, 261) Bir sistemin gezegenleri zannedildiği gibi o sistemin güneşinden koparak ayrılmış parçalar olmayıp, sistemin mensup bulunduğu galaksinin içinde ayrı ayrı –üstte belirtilen mekanizmalarla– oluşmuş ve inkişaf derecelerine göre, manyetik alanlarının ilişki ve dengeleri sonucunda ortaya çıkan hareketlerle birbirine bağlanmışlardır. (261) Dolayısıyla bir sistem içinde güneşe ayrıcalık vererek onu bir tarafa, gezegenleri diğer tarafa ayırmak doğru değildir. (261) Güneş de sistemin diğer kürelerinin inkişaf dereceleri içinde kendi yerini almış ve gezegenleri arasına karışmış bulunmaktadır. (261)

Bir güneş sisteminde, her kürenin kendisine özgü bir manyetik alanı vardır ki, her biri mensup bulunduğu madde cüzüne (küreye) ait ayrı bir karakter taşıyan bu alanlar, sistem içinde birbirleriyle çok sıkı temasları olduğu hâlde, asla birbirlerine karışmazlar ve bu yüzden, bir küreye ait herhangi bir madde cüzü, o kürenin manyetik alanını terk edip bir başka kürenin manyetik alanına girmez. (295) Fakat herhangi bir zorlamayla böyle bir hâl meydana gelirse, bu takdirde yeni bir manyetik alana girmek zorunda kalmış o cisim, girmiş olduğu yeni manyetik alanın mahiyetine uymak ve kendi mahiyetini köklü bir şekilde değiştirmek zorunda kalır. (295) İşte, bir sistem içindeki çeşitli kürelerin çeşitli manyetik alanları, kendi aralarında o sistemin genel bünyesinin icaplarına göre, böyle, karşılıklı olarak tesirleşir ve tam bir denge hâlinde bulunurlar. (295)

Sistem içindeki çekirdeğin (güneşin) ve onun etrafında dönen madde cüzlerinin, yani kürelerin yörüngelerinin şekilleri, uzunlukları, kısalıkları, eksen yönleri, kendi eksenleri etrafındaki dönüş ve yörüngelerindeki dolanışlarının hızları; hep o sistemin inkişafı sonucunda meydana gelecek hareketlerin durumlarıyla ve aralarındaki denge hâlleriyle belirlenir ki, bu hareketler de üst tesirlerin kontrolleri altında, bu cüzler arasında cereyan eden karşılıklı tesirleşmelerle mümkün olur. (295) Bütün bunlar da sistemlerin inkişaf ve tekâmül derecelerine bağlıdır ve bu derecelere göre değişmelere mâruz kalırlar. (295) Yani bir sistemin madde cüzleri arasındaki tesirleşmelerin, şu veya bu tarzdaki hareketleri meydana getirecek şekillerde oluşu, o sistemin tekâmülü ile ilgili hâllere göre değişir. (295-296)

Güneş sisteminin manyetik alanlar sentezi

Özetle, bir çekirdek etrafında dönen çeşitli madde cüzleri olup, bu madde cüzlerinin her birinin birer manyetik alanı mevcuttur; bu manyetik alanlar arasındaki karşılıklı tesirleşmelerin durumları da o çekirdeğin ve etrafında dönen cüzlerin inkişaf derecelerine göre değişir; işte bu tesirleşmeler sonucunda kurulan denge hâllerinin bütünü bir “manyetik alanlar sentezi”ni meydana getirir ki, buna da güneş sisteminin manyetik alanlar sentezi denir. (296) Kısaca, sistemdeki kürelerin manyetik alanlarının birbiriyle ahenkleşip kurdukları ilişkilerden, o sistemin kendisine mahsus manyetik alan sentezi meydana gelir. (261)

Her sistemin, kompleks bir manyetik alan sentezinden oluşan, kendine mahsus bir durumu vardır ve bu durum, sadece o sisteme aittir. (296) Onun da galaksideki diğer sistemlerin manyetik alan sentezleri ile denge hâlinde bulunması icap eder ve bu manyetik alan dengeleri gittikçe genişleyerek ve kompleksleşerek galaksiler arasına kadar uzanır. (296) Şu halde bir galaksideki güneş sistemleri birbirleriyle direkt ve endirekt olarak ilişki ve denge içinde bulunurlar ve galaksinin “manyetik alan kompleksleri” arasında –komplekslikleri oranında kapsamlı– denge hâlleri vardır. (261, 299, 296)

Güneş sistemlerinin idaresi

Dünyaların, güneş sistemlerinin ve galaksilerin idaresiyle vazifeli varlıklar, vazifelerini üstte açıklanan bu manyetik alanlar kanalıyla onlara tesir ederek yaparlar, yani onları manyetik alanlarına tesir etmek yoluyla idare ederler. (49) Mesela birkaç güneş sistemini, hatta birkaç galaksiyi içine alan ve manyetik alanlarına tesir etmek suretiyle onları idare eden çok yüksek vazifeli varlı klar mevcuttur. (49)

Bir güneş sisteminin her küresinde meydana gelecek değişiklikler de, yine o kürenin manyetik alanına yapılacak tesirlerle mümkün olur. (296) Yani bir kürede icap eden sayısız değişmeler; o kürenin manyetik alanına, sistemin güneşinden veya başka bir yerden gelecek tesirlerle meydana gelir ki, bu tesirler de, vazife plânının o sistemde vazifelenmiş varlıkları tarafından direkt veya endirekt olarak gönderilir. (296)

Dünya’nın idaresinde vazifeli varlıklar da, mesela Dünya’daki küçük veya büyük tabiat olaylarını Dünya’nın kapsamlı ve geniş manyetik alanından istifade ederek, bu alana çeşitli tesirler göndermek suretiyle meydana getirirler. (48) Tabiat, Dünya idare Plânı. Bu tür, idraki üstün bir varlıktan gelen tesirler, bu manyetik alanlar üzerine tesir ederek, o alanlara ait maddelerde o oranda büyük sonuçlar doğururlar. (48) Dünyaların, sistemlerin, güneşlerin hâl ve durumlarına bu yoldan tesir edebilecek hareketler, kuşkusuz, ancak çok yüksek ‘Plân’ların işidir .(48) Dünya idare Plânı

Dünya, Güneş Sistemi içinde bir organdır .(249) Onun da diğer bütün organlar gibi, belirli hayat devreleri, inkişaf safhaları, inkılâpları, etraftan ve yukarılardan aldığı sayısız tesirlerle bozulan ve tekrar kurulan denge durumları vardır. (249) Eğer Güneş Sistemi’ndeki bir küre üzerinde ‘İlâhî Nizam ve Kâinat kitabı’nda tebliğ edildiği gibi, büyük bir inkılâp çapında değişimler icap ediyorsa, o zaman, o kürenin manyetik alanına daha ağır ve daha güçlü tesirlerin gönderilmesi lüzumu belirir: (296) İşte Dünya’da olacağı kesinleşmiş büyük inkılap olaylarını meydana getirmek üzere Güneş Sistemi’ne ulaşacak ilk güçlü tesir, Güneş Sistemi’mize çok uzak mesafelerde bulunan başka bir sistemin, yörüngesinden savrulan, Dünya’dan hemen hemen 400 defa daha büyük bir gezegeninin manyetik alanından gelecektir. (296) Misafir gezegen

Güneş sistemlerini idare edenler

Bir güneş sistemindeki kürelerde, o kürelerin tekâmül etmek üzere bedenlenen asıl sakinlerinden başka, o güneş sisteminin idaresinde vazife gören vazifeliler de vardır: (262) Bir güneş sisteminde, tekâmül eden basit varlıklardan (yani bedenli varlıklardan) başka, sistemin bütün geri kürelerinde ve özellikle güneşinde, o sistemdeki ileri inkişaf mertebelerine varmış bedenlilerin tekâmülleriyle ilgili her türlü imkânları sevk ve idare etmek vazifesiyle yükümlü, ‘vazife plânı’nın kudretli varlıkları da bulunur. (262) Kuşkusuz bu kudretli varlıklar, o kürelerin maddeleriyle bedenlenmiş değildirler: (262) Onların bedenleri, ‘hidrojen âlemi’ne ait olmayan daha yüksek madde ortamlarından toplanmış materyallerle yapılmıştır ki, bu bakımdan onlara ‘beden’ demek caiz (doğru) değildir. (262) Onlar bu süptil maddeleri, ‘yükümlülük’lerinin ifasına en elverişli şekilde, bizzat kendileri toplar ve vazifelerini, o sistemin, vazifelerine uygun gelen kürelerinden birinde veya birkaçında, bu süptil maddeler vasıtasıyla yaparlar. (262) Onlar, sistemin istedikleri her küresinde bulunabilirler ki, üstte belirtildiği gibi, bunun enkarnasyon (Bedenlenme) mânâsında düşünülmemesi gerekir. (262) Mesela sistemimizdekiler, lüzumuna göre Güneş’i, Ay’ı, Mars’ı, Jüpiter’i ziyaret edebilirler. (262) İşte güneş sistemleri kürelerindeki basit, bedenli varlıkların inkişaflarına çeşitli şekillerde yardım edenler, bu vazifelilerdir; bunlar, sistemlerin çeşitli nizamlarının (İlâhî nizam) tatbikatlarında ‘vazife’ gören, vazife plânının varlıklarıdır. (262, 263)

Güneş’in inkişaf derecesi sistemdeki kürelerin inkişaf derecelerinden üstün olmayıp, birçoğunun altındadır. (261) Basit maddesi olan Güneş de sistemin geri bir küresidir. (263) Fakat maddesinin basitliği basitliğinden dolayı manipülasyonu (kullanılması) da kolaydır ve aslında bu yüzden, sistemin gezegenlerini ve özellikle Dünya’yı idare eden vazifeliler, daha ziyade Güneş’te bulunurlar. (263) Yani tüm gezegenlerin idaresinde rol alan vazifeli varlıkların daha çok Güneş’te toplanması, ona sistem içinde, bu bakımdan, ayrı (özel) bir yer verilmesine neden olur. (261)

Misafir gezegen

Galaksiler

Dünya gezegeni

İnsan-altı kademeleri

Âlemler

İlk hidrojen atomu

Manyetik alan